Malatya- On binlerce insanımızı kaybettiğimiz deprem felaketinde en büyük hasarı alan şehirlerimizden biri de Malatya idi. Malatya’ya indiğiniz ilk andan itibaren, deprem felaketinin ağırlığını hissetmeye başlıyorsunuz. Ama Malatya’da ciddi bir iyileşme süreci de var. Sabah 06.00 uçağıyla İstanbul’dan Malatya’ya uçuyoruz. Tüm uçak dolu, tek boş koltuk yok.
Böylesine büyük bir felaketin gölgesinde, bunu görebilmek bile gelecek açısından umut verici.
Deprem sonrasında en büyük korkulardan biri, bölgeden diğer şehirlere yaşanan göçün kalıcı olmasıydı.
Gittiğimde çok net biçimde gördüm ki Malatyalılar artık kentlerine dönmeye başlamışlar. Yeniden evlerinde, işlerindeler. Şehirde ciddi bir hareketlilik var. Bunun en büyük nedeni de bir sonra başlayacak olan kayısı sezonu.
10 bin insan barınıyor
Zor günler öyle çabuk unutulmayacak ama yaraların sarılmaya başladığını görmek sanırım hepimiz için en büyük teselli. Malatya, Türk iş dünyası için de önemli şehirlerden bir tanesi. Birçok önemli özel sektör temsilcisinin bu bölgede kayda değer yatırımları var. Bunlardan biri de Rönesans Holding
Rönesans Holding, depremde bina güvenliği anlamında çok başarılı bir sınav verdi.
Yıkım yaşanan 11 ilin 10’unda yaptıkları 200’ü aşkın projede herhangi bir hasar olmaması, “Demek ki böylesi de mümkünmüş” dedirtti.
Diğer yandan, deprem sonrası yapılan çalışmalarda da onları sürekli sahada gördük.
Henüz depremin ilk gecesi, -10’a ulaşan soğuklarda, Malatya Erman Ilıcak Fen Lisesi ve bölgede yer alan şantiye kamp alanlarına, sağlık çalışanları ve aileleri başta olmak üzere 2 bini aşkın depremzedeyi yerleştirdiler.
Bölgede en büyük ihtiyaçların başında gelen barınma sorununun çözümüne katkıda bulunmak için Malatya ve Adıyaman’da, toplam 10 bin vatandaşımıza ev sahipliği yapacak 2 bin konteynerlik kentler kurdular. Bugün itibarıyla bu kentlerde, 6 binin üzerinde depremzede yaşıyor. Ve bunların çok büyük kısmını da kadınlar ve çocuklar oluşturuyor.
Tiny house formatında
Rönesans Holding’in yaptığı Malatya Yaşam Kent’i de ziyaret ettim. Yaşam Kent sosyal tesis binaları, kütüphane ve çalışma alanları, kadın merkezleri, genç merkezleri, danışmanlık merkezi, kreş, spor ve çocuk oyun alanları ve çardaklarıyla gerçek bir yaşam alanı olarak tasarlanmış. Konteynerlar aslında modern birer tiny house olarak düşünülmüş. Oturma alanı ayrı, yatak odası, mutfak ayrı...
Yine diğer konteyner kentlerde görmeye alışık olduğumuz ortak tuvalet, banyoların yerine, her evin kendi banyosu ve tuvaleti var.
Tabii ki tam bir ev değil ama zor zamanlar için, mahremiyeti önceleyerek insanlara barınma imkanı sunan en iyi modellerden biri olmuş Malatya Yaşam Kent.
Konteyner kapısında çiçekler
Malatya’da çok kişiyle görüştüm. Hepsinde en dikkatimi çeken şey ‘umut’ oldu. Konteyner kentte kapı önüne ekilen çiçeklerden, balkonu çevreleyen yapay çimlere, perdelerin özeninden koltuklara hepsi buruk da olsa yaşama dair bir umut saklıyor. Aldığım bu enerjiyle de soluğu çocukların yanında kreşte aldım. Hepsi o kadar enerjik ve tatlıydı ki, bir anda yanlarına oturdum. Rengarenk boya kalemleriyle kimi ev kimi araba kimi çiçek çiziyordu. Ve hepsinin hayali doktor olmakmış. Sarıldık, renklerin enerjisiyle hayaller kurduk, sonra vedalaştık. Burası Malatya Yaşam Kent’deki sosyalleşme alanlarından sadece biri. Bunlardan toplam 8 adet var. İhtiyaca göre kullanılıyor. Yapılacak iş hala çok. Acılar hala baki. Ama umut her zaman, her derde deva. Şehrin harap olmuş merkezini dolaşırken, hala kafamda umuda dair çiçekler ve çocuklar vardı. Umarım her şey bir an önce düzelir ve yeniden Malatya’da güzel haberlerini izini sürmek için yollara düşeriz.
Haber Linki : Milliyet